İlluminati, 1 Mayıs 1776’da Adam Weishaupt tarafından kurulan gizli bir cemiyettir. Yeni Dünya Düzeni’ni sağlamak amacıyla hareket eden, ancak faaliyeti ve varlığı kanıtlanamamış bir topluluktur
Support please = http://adf.ly/vpjtA Thank you! :)
Bu Blogda Ara
7 Eylül 2012 Cuma
İnternet nedir?
İnternet nedir?
İnternet, dünya üzerindeki bilgisayar ağlarının birbirleri ile bağlanması sonucu ortaya çıkmış olan, herhangi bir sınırlaması ve yöneticisi olmayan internasyonel bir bilgisayar ve bilgi iletişim ağıdır.Günümüzde Internet üzerinde yaklaşık olarak 5.000.000 Bilgisayar ('host' yani ana sistem olarak) fakat kişisel olarak 100 miliyonu geçmektedir. Bu kadar büyük bir ağın başlangıcı nasıl ortaya çıktı? diye düşünecek olursak, ilk olarak Amerikan ordusunun birimleri arasında iletişimi sağlamak için düşünülmüş olan ARPANET gösteriliyor
Günümüz internetine göre daha yavaş ve basit bir altyapıya sahip olan Arpanet 1969'da ilk kurulduğunda işlerin bu kadar büyüyeceği kimsenin aklına gelmemişti. Ancak Ordunun bilgisayar merkezleri arasındaki iletişimi bu kadar kolaylaştıran sistem bir sistemin uzun zaman sadece orduya bağlı çalışmayacağı anlaşılıp ihtiyaç duyulunca çok kısa sürede bu sistemin alt yapısını genişletilerek Hükümet ve Eğitim kurumları da bilgi paylaşımı için bu ağ sistemini kullanmaya başladılar.üzerindeki bilgi yoğunluğa veya yüke uzun süre dayanamayan Arpanet, bir süre sonra ikiye bölünmek zorunda kaldı. Bir bölümü ordu adına MILNET işlendi diğer bölümü de Arpanet olarak bir süre devam etti. Sonra büyük firmalar ve şirketle, belli bir katkı payıları ile Arpanet'e üye olarak altyapısını geliştirerek ve şirketler çoğalarak Amerika'yı bir baştan bir başa Ağ sistemi ile donatmaya başladılar. Ve hemen hemen Amerika'nın her kesimine girmeye başlandı. Tam bu sırada iletişim Protokolllerinde bir devrim olayı yaşandı. Ve ARPANET üzerinden TCP/IP protokolüne geçiş başlandı. Buprotokol Hem çok daha esnek bir protokol hem de bilgi paylaşımında değişik metodların bir arada kullanmasına imkan tanıyordu. UNIX Sisteminin ağlar üzerinde popülerliğinin artması ile Arpanet'in Abone sayısı bir anda beklenmeyen ilgiç sayılara ulaştı. Ve doğal olarakta, ikinci Arpanet de belli bir süre sonra şişmeye ve üzerinden yapılan bağlantıların yükünü taşımamaya başladı.
Amerikalıların TÜBİTAK' ı bu doluluğa karşı önlem alarak daha geniş bant kapasiteli bir global ağ sistemi olan NSFNET'i geliştirdi. Arpanet'e yapılan bağlantılar kısa sürede NSFNET üzerinden transfer edilmeye başlandı ve Arpanet bitmiş oldu. Böylece büyük Bilgisayar Firmaları kendi global ağlarını kurmaya başlayarak daha geniş bantlara sahip oldular. Kulanıcı, server ve biribirine bağlı ağ sayısı bir anda katlanan rakamlarla büyümeye başladı. Bir ara sadece E- Mail (E-Posta) iletişimi FTP dosya Transferi kullanılan internet üzerinde uygulamalar bir anda değişik alanlara kaymaya başladı. TCP/IP protokolünün esnek olması , ortaya internet üzerinde bilgi paylaşımında bir devrim olan WWW(World Wide Web) oluşumunu çıkardı. Ve Internet bir anda Bilgisayar Gruplarından' evdeki vatandaşın kullanabileceği bir sistem olma yoluna girdi. Basitlik anlaşılabilirlik ve kullanım kolaylığı internetin popülerliğini artırdıkça arttırdı ve böylece 2000'li yıllara doğru kendini hazırlamış oldu. Artık internete "Bilgi Otobanı" da diyoruz.Günümüzde bilgi paylaşımın en kolay , en pratik ve en hızlı yolu da internetten geçmektedir.
Sözlükte "internet" ne demek?
1. Bilgisayarla sağlanan, uluslararası bilgi iletişim ağı, bilgisayar ağı.
İnternet kelimesinin ingilizcesi
n. worldwide computer network that allows communication and data transfer between people connected to it (Computers)
n. Internet, worldwide network of computers which allows communication and data transfer between people connected to it
n. Internet, worldwide network of computers which allows communication and data transfer between people connected to it
Dış bağlantılar
Omegle nedir?
Omegle nedir?
Omegle, internet ortamında karşınızdaki kişi ile ister görüntülü ister sesli isterseniz de sadece yazı ile chat yapabileceğiniz bir sistemdir. Fakat Omegle denince akla ilk gelen kameralı ve sesli chat' dir. Bu sistemin işleyişi sıradan chat sisteminden farklıdır çünkü karşınıza rastgele çıkan tanımadığınız kişi ile sohbet etme imkanı bulmaktasınız. Eğer karşınıza çıkan kişi ile konuşmak istemezseniz yani sohbeti kapatırsanız bir sonraki kişi ile oturum açmak için "New" butonuna basmalısınız
Omegle'de sohbet etmek tamamen ücretsiz olup, üyelik gibi sıkıntılı durumları istememektedir. Bu da siteye giren kişilerin direk olarak sohbet etmeye başlayıp, bir çok sıkıntılı uğraştan kurtulmaktadır.
Görüntülü sohbet etmek istiyorsanız, kamera ve mikrofonunuzun kesinlikle olması gerekmektedir. Eğer kameranız ve mikrofonunuz var ise bunların ayarlanması için Adobe Flash Player tarafından onay istenecektir.
İzin ver'i seçtiğinizde tüm kamera ve mikrofon ayarlarınız onaylanacaktır ve görüntülü ve sesli chat yapmaya başlıyabilirsiniz.
Eğer kişi ilginizi çekmezse o zaman klavyenizdeki “Esc” butonuna veya ekranınızın sol alt tarafta bulunan “New” butonuna tıklamanız yeterli olacak.
Omegle de sohbet ederken karşınızdaki Stranger: ( Yabancı ) Sizin ise You: ( Sen ) şeklinde görünüp sohbet edilir.
Sohbet'e başlayın
http://www.omegle.com/
21 Ocak 2012 Cumartesi
Bağımlılık nedir?
Bağımlılık zarar verici sonuçlar doğurmasına karşın, zorlantılı bir şekilde madde arama ve kullanma ile karakterize süreğen ve tekrarlayıcı bir beyin hastalığıdır. Bu hastalığa zarar verici davranışlar da eşlik etmektedir. Bağımlılık, hem beyni hem de davranışları etkileyen bir hastalıktır. Ancak bu hastalığın tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu unutmamak gerekir. Bu hastalığın gelişmesi ve ilerlemesinde birçok biyolojik ve çevresel etmenler rol oynamaktadır. Ancak bağımlılık bir sürecin sonunda gelişen bir olgudur. Bağımlılık gelişene kadar kişi bazı evrelerden geçer. Önce denemek amaçlı kullanım, daha sonra sosyal kullanım ve bu aşamadan sonra kötüye kullanım ve bağımlılık ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle alkol ve madde kullanımının erken tanınması ile birçok olumsuz sonucun gelişmesi önlenebilir. Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından hazırlanmış olan tanı sınıflamasında (DSMIV) bağımlılık tanısı şu ölçütlere dayanarak konmaktadır: Bağımlılık 12 aylık bir dönem içinde aşağıda sıralanan belirtilerden üç veya daha fazlasının bulunması ile tanımlanmır.
- Tolerans gelişmesi: Maddenin etkisinin ortaya çıkabilmesi için kullanılan madde miktarının artırılması ihtiyacıdır. Madde kullanımına ilk başlandığı zaman kullanılan miktar bir süre sonra aynı etkiyi ortaya çıkarmamaktadır. Örneğin ortalama günde 20 tane sigara kullanan bir bağımlı, siagara kullanmaya ilk başladığından bundan çok daha az sayıda sigara içmektedir. Opiyat (eroin) ve uyarıcıları (kokain) yoğun bir biçimde kullananlarda önemli ölçüde tolerans gelişebilir.
- Yoksunluk belirtileri: Uzun süre yoğun bir biçimde kullanılan maddenin, kullanımı kesildiğinde veya azaltıldığında, kanda ve dokulardaki madde düzeyi düşmeye başladığında, ortaya çıkan fizyolojik ve bilişsel belirtiler ve bunlara eşlik eden uyumu bozan davranışsal değişikliklerdir. Bu hoş olmayan yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması ile kişi tekrar madde kullanarak bu belirtilerden kaçmayı veya hafifletmeyi sağlamaya çalışır. Kullanılan maddenin cinsine göre ortaya çıkan yoksunluk belirtileri farklılık gösterir. Alkol gibi bazı maddelerin vücuttan çekilmesi sırasında ortaya çıkan bu yoksunluk belirtileri yaşamı tehdit eder nitelikte olabilir.
- Tasarlandığından daha uzun süre ve yüksek miktarlarda alınması: Kişinin madde kullanımını kontrol etme çabaları başarısızlıkla sonuçlanır. Kullanım miktar ve süresi kontrol dışı bir hal alır.
- Sık ve başarısız bırakma girişimleri: Madde kullanımını kontrol etmek için girişilen bir diğer çaba bırakma girişimleridir. Bağımlılık düzeyine gelmeden önceki kontrollü kullanım dönemine dönme umudu ile bırakma girişimleri olur, ancak bu girişimler başarısızlıkla sonuçlanır.
- Maddeyi sağlamak, kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcama: Tüm yaşam maddenin etkisinin yeniden tesis edilmesi ve bunun son kez olmasına karar verme çabası üzerine kurulu bir hal alır.
- Madde kullanımı nedeni ile sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin azalması ya da tamamen bırakılması: Madde kullanımını sürdürmek ve madde kullanan arkadaşları ile daha çok zaman geçirmek için ailesi ile ilgili etkinliklerden ve özel zevklerinden uzak durur. İşine karşı ilgisi, işe odaklanması bozulur ve çalışma hayatında sorunlar yaşanmasına neden olur. tüm yaşam madde temini ve kullanımı etrafında döndüğü için kişinin kendisini sosyal, kişisel ve mesleki etkinliklerden kaçınma ve giderek daha büyük oranlarda kayıp yaşanmasına yol açar.
- Zarar görmesine rağmen madde kullanımını sürdürme: Madde kullanımı giderek diğer tüm önemli etkinliklerinin yerini alır. Bunun sonucunda psikolojik, fiziksel ya da sosyal sorunlara yol açtığını bildiği halde madde kullanımı sürdürülür.
Alkol ve madde bağımlılığı tanısı kişiden alınan öykü, yoksunluk belirtilerinin gözlenmesi, idrar ve kan testleri ve saç testi ile konmaktadır. Bağımlılık tedavisi olan, düzelebilen bir hastalıktır. Maddesiz yaşamın yeniden inşa edilmesi ile birlikte, madde kullanımı sonucu oluşan kayıpların giderilmesi mümkün olmaktadır
IP Adresim Nedir?
Internet'te her bilgisayarın bir IP (Internet Protokol) adresi vardır. Bir IP adresi, noktalarla ayrılan dört rakamdan oluşur; örneğin sizin ip adresiniz, '88.230.73.143' şeklindedir. Bir bilgisayarın IP adresi varsa, Internet üzerindeki tüm bilgisayarlar bu adresi kolayca bulur. Yani bir sitenin IP adresini biliyorsanız, Web tarayıcınıza bu adresi yazarak da bağlanabilirsiniz. Ancak bu rakamları akılda tutmak zor olduğundan her bir IP adresine karşılık gelen alan adları verilmiştir. Çoğu Internet Servis Sağlayıcılarda bulunan özel sunucu bilgisayarlardan (Alan Adı Sunucuları - Domain Name Server- DNS) oluşan bir ağ, hangi alan adının hangi İP adresine karşılık geldiği bilgisini tutar ve kullanıcıları doğru adreslere yönlendirir. Internet'te trafiğin işlemesi bu IP adreslerine bağlıdır. Böylece hiçbir karışıklık olmaz.
Siz de Internet'e bağlandığınızda bilgisayarınıza bir IP adresi atanıyor. Ancak çoğu kullanıcının İP adresi dinamiktir, yani servis sağlayıcınızda o an boş bulunan bir IP adresi atanır. Bu yüzden her bağlantıda IP adresinizin son numarası değişir.
Bazı IP adresleri sabittir (static ip), yani IP adresleri hiç değişmez. Türk Telekom yakın bir geçimişte isteyen ADSL kullanıcılarına sabit ip adresi hizmeti vermeye başlamıştır.
Siz de Internet'e bağlandığınızda bilgisayarınıza bir IP adresi atanıyor. Ancak çoğu kullanıcının İP adresi dinamiktir, yani servis sağlayıcınızda o an boş bulunan bir IP adresi atanır. Bu yüzden her bağlantıda IP adresinizin son numarası değişir.
Bazı IP adresleri sabittir (static ip), yani IP adresleri hiç değişmez. Türk Telekom yakın bir geçimişte isteyen ADSL kullanıcılarına sabit ip adresi hizmeti vermeye başlamıştır.
RSS nedir ?
RSS çeşitli internet siteleri tarafından yayınlanan haber vb. içeriğin tek bir ortamdan topluca izlenebilmesine olanak sağlayan yeni bir içerik besleme yöntemidir. RSS – Real Simple Syndication, RDF Site Summary veya Rich SiteSummary (Zengin Site Özeti) kelimelerinin baş harflerinden oluşan kısaltmadır. XML biçiminde olan RSS dosyaları ilk olarak NetScape firması tarafından geliştirilmeye başlanmıştır. RSS dosyalarının kullanımı her geçen gün artarak yaygınlaşmaktadır.
RSS yöntemini destekleyen sistelerin hazırladıkları XML biçimli dosyalara bir çok programla erişmek mümkündür. XML okuyucusu olan bu programlar, web gezgini veya e-posta istemcisi olabileceği gibi sadece RSS içereriği izlemek için hazırlanan masaüstü programları da olabilir.
RSS ikonunu () gördüğünüz herhangi bir yerde, RSS verilerini RSS istemcinizi kullanarak alabilirsiniz.
Genel olarak, RSS verilerini, XML dosyaları olduğu için Internet Explorer içinden görebilirsiniz. Ancak sayfayı devamlı yenilemek ve RSS verilerini bu şekilde izlemek çok da verimli bir yöntem değildir. Bunun için pek çok insan, bazı RSS istemcileri kullanarak RSS verilerini takip eder. RSS veri "toplayıcıları", RSS verilerini toplamanız ve takip etmeniz için uygun arabirim sunarlar.
İşletim sisteminize göre kullanabileceğiniz RSS programlarının listesineaşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Arveles Ağrı Kesici Nedir
Sayın okurlar Arveles hakkında sizlere deneyimlerimi ve arveles’in ne işe yaradığını anlatacağım, Bir kaç gün önce Diş ağrısı nedeniyle yataktan kalkamıyordum ve uyuyamıyordum acile gittim antibiyotik ve bir ağrı kesici yazdı isimlerini vermek istemiyorum bu ilaçların, sonrasında kullanmaya başladım ama nitekim hiç bir işe yaramadı ağrılarım ve yüzümdeki şişlik ile birlikte çenemi bile açamıyordum hem diş ağrısı hem de çene ağrısı beni öldürüyordu. Ertesi gün diş hekimine gittim o da çenem açılmadığı için ve şişlik olduğu için yine başka marka antibiyotik , ağrı kesici , gargara ve kas gevşetici yazdı. Kullandım ama nafile yine ağrılarım beni yerden yere vuruyordu ve kardeşim bana kendi doktorunun ona yazdığı diş ağrı kesici hapı olan Arveles isimli hapı verdi kullandım aradan en fazla 10 dakika geçti ve ağrılarımdan kurtulmuştum. Hayatımda ilk defa böyle bir ağrı kesici ilaç ile karşılaşmıştım reklam amaçlı değil sizin sağlığınız için bu ilacı şiddetle tavsiye ediyorum. Her gün yanımda taşıyorum ağrı başladığı zaman kullanıyorum 3 – 4 saat ağrıyı kesiyor ve ağrının nasıl geçtiğini bile anlayamıyorsunuz, inanılmaz mucizevi bir ilaç. Şimdi sizlere bu ilaç hakkında bilgiler vereceğim ;
Arveles Kullanım Amacı
Endikasyonları : Arveles şiddetli veya orta dereceli kas ve iskelet ağrıları,, şiddetli veya orta dereceli diş ağrıları,postoperatif agrı gibi orta şiddetteki ağrıların semptomatik tedavisinde kullanılmaktadır.
Arveles Yan Etkileri
Reçetede biraz karışık tıbbi olarak yazıldığı için ben sizlere anlayacağınız şekilde anlatacağım, en fazla rastlanan yan etkiler , Bulantı , kusma ve kas ağrısıdır diğer yan etkileri görmek için ilacı alıp etiketini okuyabilirsiniz ama fazla belli edici bir yan etisi bulunmuyor. Ne olur Ne olmaz şüphelendiğiniz bir değişiklik hissederseniz doktora baş vurunuz
Arveles Kullanım Şekli ve Dozu
Arveles Ağrıyı daha hızlı bir şekilde kesmesi nedeniyle yemeklerden yarım saat önce kullanılmalıdır. Ağrının başlama zamanına göre genellikle 4 veya 6 saat arayla kullanabilirsiniz.
Sayın Okurlar ben bir doktor değilim ama Arveles’i en iyi şekilde araştıran ve hangi durumlarda nasıl kullanılması gerektiğini iyi bilen bir kullanıcısıyım. İlaç hakkında sadece tavsiyelerimi bildirdim belki bazı hastalıklara karşı duyarlı olabilir onun için mutlaka doktorunuza yazdırınız…
Can Bonomo Kimdir
16 Mayıs 1987 tarihinde İzmir’de doğan Can Bonomo, 8 yaşında tanıştığı gitarı ile müzik hayatına başladı. Ortaokul ve lise hayatı boyunca müzik ile ilgilenen Bonomo,müzik hayatını İstanbul’da sürdürme kararı aldı. 17 yaşında İstanbul’a yol alan Bonomo, müzik dünyasına ses prodüksiyonculuğu yaparak adımlarını attı. Bilgi Üniversitesi’nde Sinema-Televizyon Bölümü’okuyup bitirdi. Üniversite yıllarında Number One FM , Radyo Klas ve Radio N101’de radyoculuk görevi yaparak kariyerine referans vermiş oldu. Daha sonra, televizyona geçerek Number One TV ve MTV’de televizyon programları yaptı. Televizyonculuk kariyeri daimiyetinde çeşitli reklamlarda oynadı.
Müzisyenlik kariyeri, Irwin Welsh’in kitabının ilk yaprağına sardığı demosunu Can Saban’a gönderdiğinde yeni bir boyut kazandı.
Lise ve üniversite yıllarında amatör müzik gruplarıyla İzmir ve İstanbul’da birçok konser veren Bonomo, sonunda “hazır olduğunu hissedip” ilk albümü için hazırlıklara başladı. Yaklaşık iki yıllık hummalı bir hazırlıktan sonra da Ocak 2011’de Can Saban‘ın yapımcılığı ile ilk albümü “Meczup”u yayınladı. Can Bonomo ve ilk göz ağrısı “Meczup”, 24 Ocak’ta Babylon‘da düzenlenen bir geceyle dinleyicileriyle buluştu.
16 Mayıs 1987 tarihinde İzmir’de doğan Can Bonomo, 8 yaşında tanıştığı gitarı ile müzik hayatına başladı. Ortaokul ve lise hayatı boyunca müzik ile ilgilenen Bonomo,müzik hayatını İstanbul’da sürdürme kararı aldı. 17 yaşında İstanbul’a yol alan Bonomo, müzik dünyasına ses prodüksiyonculuğu yaparak adımlarını attı. Bilgi Üniversitesi’nde Sinema-Televizyon Bölümü’okuyup bitirdi. Üniversite yıllarında Number One FM , Radyo Klas ve Radio N101’de radyoculuk görevi yaparak kariyerine referans vermiş oldu. Daha sonra, televizyona geçerek Number One TV ve MTV’de televizyon programları yaptı. Televizyonculuk kariyeri daimiyetinde çeşitli reklamlarda oynadı.
Albüm Süreci ve Sponsorları
“Meczup”un biri hariç tüm parçalarının söz ve bestesi Can Bonomo imzasını taşıyor.Düzenlemeler ise aynı zamanda albümün prodüktörlüğünü ve müzik direktörlüğünü üstlenen Can Saban’a ait. Parçaların miksing ve mastering’i Ali Rıza Şahenk tarafından yapıldı. TheFatLab’de kaydedilen “Meczup“, We Play – TheFatLab etiketiyle yayınlandı. Albüm kapağındaki albümün art work’leri bizzat Can Bonomo’ya ait, kapak fotoğrafını ise Dilan Bozyel çekti.Haziran ayı başında yayınlanan 2. klibi Bana Bir Saz Verin‘in yönetmen koltuğunda ise Can Saban vardı.
Aslında sık sık arkadaşlarıyla yaptığı doğaçlama müzik ve sohbetlere, takipçilerini de dahil ederek, kendine özgü online performanslar yapıyor.Müzikal yolculuğu boyunca The Shins, Wax Poetic, The Kinks, The Libertines ve The Beatles’dan etkilenen ve esinlenen Bonomo, Alaturka nağmelerden indie melodilere gezinen müziğini ‘İstanbul Müziği’ olarak tanımlıyor.
Sanatın hemen her dalına ilgi duyan Can Bonomo, müziğin yanı sıra illüstrasyon yapmaya ve fotoğraf çekmeye bayılıyor!
Aldığı Ödüller:
- 8. Radyo Boğaziçi Müzik Ödülleri 2011 ‘En İyi ÇıkışYapan Sanatçı’
- 38. Altın Kelebek Televizyon Ödülleri 2011 ‘En İyi ÇıkışYapan Solist’
Aranjör Nedir
Aranjör fransızca kökenli olup bir işi üstlenen veya o işin organizatörlüğünü yapan kimselere denmektedir, bu kişi üstlendiği görevdeki açıkları kapatarak o işin en iyi şekilde işlemesini sağlar , örneğin ; Bir söz yazarının aranjörü olan bir kişi o yazılan sözlerin amla hatalarını veya ahenk sağlaması amacıyla yazıdaki üslubu değiştirebilmektedir
Baskül nedir
Baskül diğer adı ile tartı , bir maddenin ağırlığını ölçmeye yarayan alete denmektedir , baskülün insanlar tarafından kendi kilolarını tartmak amacıyla kullandıkları çeşit basküller genellikle el ile taşınabilecek şekildedir ve elektronik sayaç ile gösterenleri mevcuttur.
Telekinezi Nedir
Telekinezinin gerçekliğine dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur. 2006′da bu konudaki 380 deneyin meta analizini yapan bir çalışma, sadece yayın önyargısına (bilimsel yayın yapan kişilerin sonuçları olumlu yorumlama payı) bağlanabilecek denli küçük bir etki bulmuştur.[1] Telekinezi deneyleri, bilim adamları tarafından yeterince kontrollü ve tekrarlanabilir olmamaları yüzünden eleştirilmiştir. Ancak bazı deneyler telekinezinin gerçekliği konusunda bir yanılsama yaratmıştır, bu yanılsama deneyi yürütenlerin telekineziye duyduğu inançla orantılıdır.[5]
Telekineziyi gerçekleştirebildiğini iddia edenler arasında en ünlüleri Rus psişik Nina Kulagina ve İsrail’li psişik Uri Geller’dir.
Kıta Nedir
Yer yüzünde bulunan ve Dünya’yı oluşturan büyük kara parçalarına kıta denir.yer yüzünde yeni kıtalar ve eski kıtalar olmak üzere toplam yedi kıta bulunmaktadır.Kıta , Anakara olarak da bilinmektedir.
Parafin Nedir ?
Parafin rengi ve kokusu olmayan petrolden üretilen bir mum çeşididir, Parafin mumu ilk kez Carl Reichenbach tarafından 1829 (bin seki zyüz yirmi dokuz) senesinde odun katranından üretilmiştir;..Daha sonra Tümleşik tabakalardan; 1867 (bin sekiz yüz altmış yedi ) yılından sonra da petrolden elde edilmiştir. Sentetik parafin ise 1947 senesinden itibaren üretilmeye başlamıştır.
Fobilerin nedeni nedir?
İnsanların yaklaşık yüzde onu fobilerden müzdariptir. Bazılarında travmatik bir olay tetikleyici olabilirken bazı fobiler fiziksel problemlerle ilgili olabilir. Yapılan araştırmalar bazı basit fobilerin genetik olduğunu bazılarınınsa kültürel geçmişe dayandığını gösteriyor. Örneğin, örümcek korkusu Ortaçağ’dan miras kalmış olabilir.
OK neyin kısaltılmasıdır?
En popüler teori ‘all correct’in (her şey yolunda) kasıtlı “oll korreckt”biçiminde yanlış yazılması ve buradan yapılan kısaltma olduğu yönündedir. OK, gülünç olması için sözcüklerin yanlış yazılmasının moda olduğu 1840’larda Boston gazetelerinde popüler oldu. Bir efsane de New York’lu demokratların adayı Martin Van Burten’in takma adı Old Kinderhook’un kısaltılmasıyla bu sözcüğü kullandıkları yönündedir.
Göl Nedir ?
Göller, çeşitli şekillerdeki çukur alanların sularla dolması ile meydana gelir. Gölün oluşumunu sağlayan çanaklar, tektonik, volkanik, karstik olayları ile buzul aşındırması sonucu oluşur. Ayrıca, dalga ve akıntıların faaliyetleri , akarsu vadisi veya bir havzanın akışını keserek göl oluşumunu sağlayabilir. Bu doğal olayların yanı sıra, insan eliyle oluşturulan yapay göller de vardır.
Firavun Nedir ?
Firavun (Arapça فرعون Fir'awn; İbranice פַּרְעֹה Parʻō) Eski Mısır'da hükümdarlara verilen isim. Aynı zamanda tanrı Horus'un yeryüzündeki imgesi ve güneş tanrısı Ra'nın oğlu olarak da kabul ediliyordu.
"Büyük Ev" anlamını taşıyan kelime daha sonra hükümdardan bahsetmek şeklini almıştır. Buna örnek Osmanlı idaresinden bab-ı ali (yüce kapı anlamında) olarak bahsedilmesidir.
Firavun olmak için anne tarafından soylu kan taşımanın daha önemli olduğuna inanılıyor: halktan kimi erkekler tam kan soylu bir kadınla evlenerek tahta çıkabilmişlerdir. Firavunların kutsal ve gizemli kabul edilen bir çok adları vardır. Bunların sonuncusunu tahta çıktıkları zaman alıyorlardı ve genellikle bu ad, o firavunun izleyeceği politikanın bir habercisi olarak görülüyordu. Mesela savaş tanrısı Mantu'nun adını kullanarak Mantuhotep (Mantu hoştur) ismini alan bir firavun askeri seferler yapacağını ilan etmiş oluyordu.
Firavunlar ölene dek idarede kalıyorlardı. Bilinen en uzun iktidar 92 yılla eski krallıktaki son hukumdar Pepi II Neferkare ye aittir. Uzun süre tahtta kalabilmek için her 30 yılda bir sihirli bir tören olan heb-set gençleşme festivali yapılıyordu. Firavun öldüğü zaman cesedi mumyalanıyor, 70 günlük yastan sonra dirilince kullanmak üzere topladığı mallarla birlikte bir lahite konuluyor ve mezar kapatılıyordu.
Tevrat, İncil ve Kur'an'da geçen olaylarda bahsedilen Firavun'un, Ramses(II) olduğuna dair İslam Dünyasında yaygın bir kanı mevcut ise de, bu düşüncenin bilimsel bir temeli yoktur. Eski Mısırlılar, arkalarında sayısız hiyeroglif, mezar odaları, mumyalar, tapınaklar, saraylar ve yazılı belgeler bıraktıkları halde, Antik Mısır bizim için gizemini hala korumaya devam ediyor. Çünkü Mısırlılar, başlarından geçen olayları doğru ve detaylı bir şekilde yazmıyorlardı. Yenilgi, kıtlık, hastalık, vs. gibi, Firavun ve onun hakimiyetine gölge düşürebilecek olaylar yok sayılır,bunlar belgelenmezdi. Örneğin; Ramses(II) döneminde, Mısırlılar ile Hititler arasında gerçekleşen meşhur Kadeş Savaşından, Mısır belgelerinde büyük bir zafer olarak bahsedilir. Fakat bugün biliyoruz ki Kadeş Savaşı hiç de Mısırlıların arzu ettiği şekilde sonuçlanmadı. Saray duvarlarına çizilen hiyeroglifler tek bir amaca hizmet ediyordu. Firavunun üstünlüğünü ve hakimiyetini daha da pekiştirmek. Ve de tanrılara kendilerini kanıtlamak. Bu bakımdan bu hiyeroglifleri, bilinen en eski siyasi propoganda araçları olarak da düşünebiliriz.
"Büyük Ev" anlamını taşıyan kelime daha sonra hükümdardan bahsetmek şeklini almıştır. Buna örnek Osmanlı idaresinden bab-ı ali (yüce kapı anlamında) olarak bahsedilmesidir.
Firavun olmak için anne tarafından soylu kan taşımanın daha önemli olduğuna inanılıyor: halktan kimi erkekler tam kan soylu bir kadınla evlenerek tahta çıkabilmişlerdir. Firavunların kutsal ve gizemli kabul edilen bir çok adları vardır. Bunların sonuncusunu tahta çıktıkları zaman alıyorlardı ve genellikle bu ad, o firavunun izleyeceği politikanın bir habercisi olarak görülüyordu. Mesela savaş tanrısı Mantu'nun adını kullanarak Mantuhotep (Mantu hoştur) ismini alan bir firavun askeri seferler yapacağını ilan etmiş oluyordu.
Firavunlar ölene dek idarede kalıyorlardı. Bilinen en uzun iktidar 92 yılla eski krallıktaki son hukumdar Pepi II Neferkare ye aittir. Uzun süre tahtta kalabilmek için her 30 yılda bir sihirli bir tören olan heb-set gençleşme festivali yapılıyordu. Firavun öldüğü zaman cesedi mumyalanıyor, 70 günlük yastan sonra dirilince kullanmak üzere topladığı mallarla birlikte bir lahite konuluyor ve mezar kapatılıyordu.
Tevrat, İncil ve Kur'an'da geçen olaylarda bahsedilen Firavun'un, Ramses(II) olduğuna dair İslam Dünyasında yaygın bir kanı mevcut ise de, bu düşüncenin bilimsel bir temeli yoktur. Eski Mısırlılar, arkalarında sayısız hiyeroglif, mezar odaları, mumyalar, tapınaklar, saraylar ve yazılı belgeler bıraktıkları halde, Antik Mısır bizim için gizemini hala korumaya devam ediyor. Çünkü Mısırlılar, başlarından geçen olayları doğru ve detaylı bir şekilde yazmıyorlardı. Yenilgi, kıtlık, hastalık, vs. gibi, Firavun ve onun hakimiyetine gölge düşürebilecek olaylar yok sayılır,bunlar belgelenmezdi. Örneğin; Ramses(II) döneminde, Mısırlılar ile Hititler arasında gerçekleşen meşhur Kadeş Savaşından, Mısır belgelerinde büyük bir zafer olarak bahsedilir. Fakat bugün biliyoruz ki Kadeş Savaşı hiç de Mısırlıların arzu ettiği şekilde sonuçlanmadı. Saray duvarlarına çizilen hiyeroglifler tek bir amaca hizmet ediyordu. Firavunun üstünlüğünü ve hakimiyetini daha da pekiştirmek. Ve de tanrılara kendilerini kanıtlamak. Bu bakımdan bu hiyeroglifleri, bilinen en eski siyasi propoganda araçları olarak da düşünebiliriz.
“İkili Teşkilat” ne demektir?
Orta Asya Türk Devletleri’nde ülke yönetim bakımından iki kısma (Doğu-batı, kuzey-güney, sağ-sol gibi) ayrılırdı. Doğu merkez kabul edilirdi. Batı ise iç işlerinde serbest, dışişlerinde doğuya bağlı olurdu. Buna “ikili teşkilat” denir.
DNS (Domain Name System) Nedir?
DNS,Domain Name System’in kısaltılmış şeklidir. Türkçe karşılığı ise Alan İsimlendirme Sistemi olarak bilinir.
DNS, 256 karaktere kadar büyüyebilen host isimlerini IP’ye çevirmek için kullanılan bir sistemdir. Host ismi,tümüyle tanımlanmış isim (full qualified name) olarak da bilinir ve hem bilgisayarın ismini hem de bilgisayarın bulunduğu Internet domainini gösterir. Örneğin murat.anadolu.com.tr ismi. Bu isimde “anadolu.com.tr” ifadesi internet domainini, “murat” ifadesi ise bu domaindeki tek bir makineyi belirtir. DNS , verilen bir makina adının IP adresini çözerek makinaların Internet üzerinde host isimleri ile haberleşmelerine olanak tanır.
DNS’in amacı nedir?
DNS, kolay anlaşılabilir ve kullanılabilir makine ve alan isimleri ile makine IP adresleri arasında çift taraflı dönüşümü sağlar. IP adreslerinin gündelik hayatta kullanımı ve hatırlanması pek pratik olmadığı için domain isimlendirme sistemi kullanılır. Ana amacı, ağ uzerinden gelen alan adı veya IPnumarası ile ilgili sorgulamalara yanıt vermektir. Bu amaç için cok yaygın olarak \"Berkeley Internet Name Domain (BIND)\" yazılımı kullanılmaktadır. Siz bir siteye erişmek istediğinizde, DNS sayesinde hangi site nerde , hangi IP hangi bilğisayara ait olduğu belirlenir, ve istediğiniz yere erişirsiniz.
DNS tarihçesi
1984 yılına kadar DNS diye bir şey yoktu. O yıla kadar isim-IP çözümlemesi HOSTS adında bir metin dosyası ile yapılmaktaydı. Internetteki bilgisayarların isimleri ve IP adresleri bu dosyaya elle kaydediliyordu. Internetteki bilgisayarların herbirinde bu dosyanın bir kopyası bulunmaktaydı. Bir bilgisayar bir başka bilgisayara ulaşmak istediğinde bu dosyayı inceliyor,eğer dosyada o bilgisayarın kaydı bulunuyorsa IP adresini alıyor ve iletişime geçiyordu.
Bu sistemin iyi işleyebilmesi için HOSTS dosyası içeriğinin hep güncel kalması gerekiyordu. Bunu sağlamak için de dosyanın aslının saklandığı ABD’deki Stanford Universitesine belli aralıklarla bağlanarak kopyalama yapılıyordu. Ama internetteki bilgisayarların sayısı arttıkça hem bu dosyanın büyüklüğü olağanüstü boyutlara ulaşmaya başladı,hemde internetteki bilgisayarların dosyayı kopyalamak için yaptığı bağlantı Standford’daki bilgisayarları kilitlemeye başladı.
Tek bir HOSTS dosyası kullanmanın başka bir kötülüğü de şuydu: bütün bilgisayarlar aynı düzeyde yer aldığı için bir bilgisayar isminin bütün internette bir eşinin daha bulunmamasını sağlamak gerekiyordu.
Bu sorunlar yüzünden internet yetkili organları 1984 yılında DNS’i ürettiler.DNS hem bilgisayar veri tabanını dağıtık bir yapıya sokuyor,hemde bilgisayarlar arasında hiyerarşik bir yapı kurulmasını sağlıyordu.
DNS’de dağıtık veri tabanı şöyle sağlanıyordu. Bilgisayarlar bulundukları yerlere,ait oldukları kurumlara göre sınıflandırılıyorlardı. Örneğin türkiyedeki bilgisayarların listesini(.tr domaini) türkiye’den sorumlu bir DNS sunucu makine tutuyordu.böylece internet ortamındaki bütün bilgisayarların bilgisinin tek bir yerde tutulması zorunluluğu kalmıyordu.
DNS’in yapısı
DNS sistemi isim sunucuları ve çözümleyicilerinden oluşur. İsim sunucuları olarak düzenlenen bilgisayarlar host isimlerine karşılık gelen IP adresi bilgilerini tutarlar. Çözümleyiciler ise DNS istemcilerdir. DNS istemcilerde, DNS sunucu yada sunucuların adresleri bulunur.
Bir DNS istemci bir bilgisayarın ismine karşılık IP adresini bulmak istediği zaman isim sunucuya başvurur. İsim sunucu, yani DNS sunucu da eğer kendi veritabanında öyle bir isim varsa, bu isme karşılık gelen IP adresini istemciye gönderir. DNS veritabanına kayıtların elle,tek tek girilmesi gerekir.
Internet adresleri ilkönce ülkelere göre ayrılır. Adreslerin sonundaki tr, de , uk gibi ifadeler adresin bulunduğu ülkeyi gösterir. Örneğin tr Türkiyeyi, de Almanyayı, uk İngiltereyi gösterir. ABD adresleri için bir ülke takısı kullanılmaz çünkü DNS ve benzeri uygulamaları yaratan ülke ABD’dir. Internet adresleri ülkelere ayrılıdıktan sonra com, edu, gov gibi daha alt bölümlere ayrılır. Bu ifadeler DNS’de üst düzey (top-level) domainlere karşılık gelir. Üst düzey doainler aşağıdaki gibidir:
Com :Ticari kuruluşları gösterir.
Edu :Eğitim kurumlarını gösterir.
Org :Ticari olmayan, hükümete de bağlı bulunmayan kurumları gösterir.
Net :Internet omurgası işlevini üstlenen ağları gösterir.
Gov :Hükümete bağlı kurumları gösterir.
Mil :Askeri kurumları gösterir.
Num :Telefon numaralarını bulabileceğiniz yerleri gösterir.
Arpa :Ters DNS sorgulaması yapılabilecek yerleri gösterir.
Alan isimleri, agaç yapısı denilen ve belli bir kurala göre dallanan bir yapıda kullanılmaktadır.
Amerika haricinde, internete baglı olan tüm ülkelerdeki adresler, o ülkenin ISO3166 ülkekodu ile bitmektedir. Türkiye\'deki tüm alt alan adresleri, .tr ile bitmektedir. Örneğin;
marine.ulakbim.gov.tr adresinde;
tr Türkiye\'yi,
gov alt alanın devlet kurumu olduğunu, ulakbim bu devlet kurumunu, marine bu kurumda bulunan bir makineyi göstermektedir.
Yetki Bölgesi (Zone of Authority)
Yetki bölgesi DNS sisteminde belli bir adres aralığıdır. Örneğin, yukarıda verdiğimiz örnekte murat.anadolu.com.tr , bir yetki bölgesini gösterir. Her yetki bölgesinden sorumlu bir isim sunucusu, yani DNS sunucusu vardır. DNS sunucu yetkili olduğu bölgedeki bilgisayarların isimlerini IP adreslerini içerir. Aynı zamanda bu bölgeye dair sorgulamalara da yanıt verir. DNS sunucunun yetki bölgesi en az bir tane domain içerir. Bu domain bölgenin kök domaini olarak adlandırılır. Yetki bölgesinde kök domainin altında bir veya birden fazla alt domain içerebilir. Bir DNS sunucu birden fazla bölgeyi yönetebilir.
DNS sunucu çeşitleri
Çalışmalarına göre DNS sunucular üçe ayrılır. Birincil isim sunucu(Primary Name Server): Bölgesiyle ilgili bilgileri kendisinde bulunan bölgeden (zone file) elde eder. Bu dosyaya bilgiler elle tek tek girilir.
İkincil isim sunucu(secondary name server): Bölgesiyle ilgili bilgileri bağlı bulunduğu bir DNS server’dan alır. Yani bilgileri bu sunucuya elle girmek gerekmez.
Yalnızca-Kaşeleyen isim sunucu (caching-Only name server): Kendisinde bölge bilgilerinin tutulduğu bir dosya bulunmaz. Bağlı bulunduğu sunucuya sorarak topladığı bilgileri hem istemcilere ulaştırır, hemde kaşesine koyar.
Birincil DNS Sunucu
Birincil DNS sunucu yetkili olduğu bölge ile ilgili bilgileri kendi üzerinde bulunan bölge dosyasından (zone file) alır demiştik. O bölgede bulunan bilgisayarlara da DNS sunucu adresi olarak Birincil DNS sunucunun adresi verilir. Böylece isim/IP çözümlemesi yapan istemci bilgisayarlar Birincil DNS sunucuya başvururlar, isme karşılık IP adresi bilgisini ondan alırlar.
İkincil DNS Sunucu
Eğer ağımızda çok sayıda bilgisayar varsa bütün bilgisayarların tek bir DNS sunucuya gitmeleri sonucunda isim/IP çözümleme performansımız düşecektir. Bu durumda ikinci bir DNS sunucu kurup bilgileri ona da tek tek elle gireriz ve bilgisayarların yarısında DNS sunucu olarak bu bilgisayarı gösteririz. Ama ağımızda çok bilgisayar olduğu için ikinci DNS sunucuya bilgileri girmek büyük bir yük getirecektir. Üstelik işlerimiz ilk girişle bitmeyecek. Bir de her iki DNS sunucusunun bilgilerinin güncel kalmasını sağlamamız gerekecektir. İkinci DNS sunucuda burda bize kolaylık sağlar.
İkincil DNS sunucunun bilgilerini bağlı bulunduğu DNS sunucusundan alması “bölge bilgisi aktarımı”(zone transfer) olarak adlandırılır. İkincil DNS sunucu hem yük dağıtımı yapmamızı hem de bir arıza durumunda sistemin ayakta kalmasını (isim/IP çözümlemesi yapılabilmesi) sağlar.
Her bölgenin bilgisi ayrı dosyalarda saklanır. Bu yüzden birincil, ikincil gibi gibi ayrımlar bölge temelinde yapılır. Yani bir DNS sunucu bir bölge için birincil DNS sunucu iken, başka bir bölge için ikincil DNS sunucu olabilir.
Yalnızca-Kaşeleyen DNS sunucu
İkincil DNS sunucu tek bir lokasyonda, hızlı bir ağ üzerinden birbirine bağlanmış çok sayıda bilgisayarın bulunduğu kurumlar için oldukça iyi bir çözümdür. Fakat kurumda çok sayıda bilgisayar bulunuyorsa birincil ile ikincil DNS sunucular arasındaki bölge bilgileri aktarımı büyük bir trafik üretecektir. Bunun çözümü için yalnızca-kaşeleyen DNS sunucu kurulmalıdır.yalnızca-kaşeleyen sunucuya bilgiler elle girilmez. İkinci lokasyondaki bilgisayarlara DNS sunucu olarak kendi lokasyonlarındaki yalnızca-kaşeleyen sunucunun adersi verilir.yalnıca-kaşeleyen DNS sunucuda birinci lokasyondaki birincil ya da ikincil DNS sunucunun adresi vardır.
Bir bilgisayar isim/IP çözümlemesi yapacağı zaman bu yalnızca-kaşeleyen DNS sunucuya gider. Yalnızca-kaşeleyen DNS sunucuda bir bilgi yoktur bu yuzden yalnızca-kaşeleyen DNS sunucu iki lokasyon arasındaki hatta çıkar, bağlı bulunduğu DNS sunucuya gider, sorgulamasını yapar, aldığı yanıtı da soru soran kendi lokasyonundaki bilgisayara iletir ve elde ettiği bilgiyi bir DNS kaşesinde saklar. Eğer aynı bilgiye belli bir zaman diliminde ikinci bir bilgisayar daha erişmek isterse artık aradaki hatta çıkmadan elimizdeki bilgiyi kullanırız.
DNS dosyaları
DNS için gerekli olan dosya türleri şunlardır:
1-named.boot: Bu dosya, DNS çalışmaya başladığında program tarafından okunan ilk dosyadır.
2-named.local: Bu dosya, \"loopback\" denilen ve makinenin kendisini gösteren adresin çözümlenmesi icin kullanılan bir dosyadır.
3. named.ca: En üst seviyede bulunan ve \"root server (.)\" denilen makinelerin adreslerini içerir.
4. named.hosts: Bu dosya, DNS çalıştıran bir alt alanda bulunan makinelerin adreslerinin yazıldığı yani sorumlu olduğunuz alanınızda çalısan tüm bilgisayarların adreslerinin tutuldugu dosyadır.
5. named.reverse: Bu dosya, yukarıda açıkladığımız named.hosts dosyasının içerdiği IP adreslerini makinelerin isimlerine çevirmek için kullanılır ve yapı olarak named.local dosyasına benzer.
DNS\'te kullanılan kaynak kodlar ve anlamları
Standart DNS kaynak kodlarının yazım formatı şu şekildedir:
; [isim] [ttl] [sınıf] [kod] [diger uygun tür - adres,açıklama vs.]
[isim/name] : Sorumlu olunan alt alan ismini belirtir.
[ttl] : (Time To Live). Saniye olarak bellekte (cache) tutulacak olan bilginin süresi.
[sinif/class] : Kaydın sınıfını belirler. Diğer sınıflar olmasına rağmen DNS\'te genelde IN kullanılır.
[kod] : Kaynak kodunun ne oldugunu gösterir. A,NS,MX,vs...
A – Address : Belli bir makinenin internet adresini bildirmek ve makine ismini IP adresine eslemek icin kullanılır.
CNAME - Canonical Name : Esas makine ismine ek olarak başka bir isim daha tanımlamak için kullanılır.
HINFO - Host Information : Bilgisayarın donanım ve işletim sistemi bilgilerini yazmak için kullanılır
MX - Mail Exchanger : Belli bir alan adına gelen e-postaların hangi makineye dağıtılacağını gösterir
NS - Name Server: Internet üzerindeki belli bir alandan sorumlu olan bilgisayarın adresini belirtir
PTR – Pointer : Bilgisayar IP adresini bilgisayar ismine eşlemek için kullanılır.
SOA - Start of Authority : SOA tanımı, internet üzerindeki bir alanın başlangıcını ve bu alandan sorumlu olunduğunu belirlemek için kullanılır.
TXT - Text Data : Açıklayıcı bilgi vermek amacıyla kullanılır
WKS - Well Known Services : Bilgisayar tarafindan sunulan servisler hakkında bilgi verme amacıyla kullanılır
DNS dosyaları içinde kullanılan anahtar sözcükler
Directory: Belirtilen dosyaların bulunacağı dizin burada verilir.
Cache: Cache dosyasını belirtir.
Primary: Ana sunucunun (Primary Name Server) adı burada verilir. Alana ait temel bilgiler burada bulunur ve program ilk olarak aramaya bu sunucudan başlar.
Forwarders: Ana sunucuda makine bulunamazsa burada belirtilen sunucuda aramaya başlanır
Serial: Burada seri numarası bulunur ve bu numaranın dosyada yapılan her değişiklikten sonra bir artırılması gerekir.
Refresh: Burada, ayarlama yapılan dosyaların ne kadar sürede bir kendini yenilediği belirtilir.
Retry: Burada ne kadar sürede bir aramanın yeniden deneneceği belirtilir.
Expire: Ne kadar süre sonra aramanın sonlandırılacağı belirtilir.
Ttl (Time-To-Live): Belirtilen süre kadar cache tutulabileceğini belirtir. Burada süre verilmemişse SOA\'daki değer kullanılır.
Name : Makine adı belirtilir.
Data : IP numarası belirtilir.
Bir name server’ın görevi
*İsim/IP çözümlemesi yapmak
*Yaptığı sorgulamaların sonuçlarını belli bir süre saklamak
*Kendi domaini için isim/IP bilgilerini sunmak
DNS sorgulaması
Bilgisayar herhangi bir adres sorgusu yapmak istediğinde bu sorgusunu Lokal DNS’e gönderir(1). Lokal DNS ise bu adresi bularak isteğe cevap verir(2). Eğer Lokal DNS üzerinde bu bilgi yoksa sorgulama işleri aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi ilerler.
Bilgisayar sorgusunu Lokal DNS’e gönderir(1). Lokal DNS bu isteği alır. Kendi verilerinde bu isteğin karşılığı bulunmadığı için kendisinin bir üst seviyesindeki yetkili root DNS makinasına bu isteği iletir(2). Root DNS aranılan adresten sorumlu olan sunucunun adresini yani uzaktaki DNS’in adresini Lokal DNS’e iletir(3). Lokal DNS aldığı bu adrese istenen sorguyu gönderir(4). Uzaktaki DNS istenen veriyi Lokal DNS’e gönderir(5). Lokal DNS ise aldığı veriyi sorgulama işleminin yapan ilk bilgisayara verir(6). Aynı isteklerin bir yerde toplanması(cache) sorgulama işleminin hızını arttırır. Lokal sunucu aynı adrese bağlanmak isteyen başka bir bilgisayar için (2) ve (3).cü adımları atlayarak işlemi daha hızlı gerçekleştirir.
Ters DNS Sorgulaması
DNS sunucusu herzaman isim/IP çözümlemesi yapmaz. Eğer uygun bir şekilde kurulursaIP/isim çözümlemesi de yapabilir. Yani bir DNS sunucuya IP adresi verip, karşılığında isim de alabiliriz. Buna ters sorgulama (inverse query) denilir. Ters sorgulamayı kolaylaştırmak için in-addr.arpa adında özel bir domain yaratılır. Bu domainde de isim/IP eşlemeleri bulunur ama IP adresleri soldan sağa doğru, isimler ise sağdan sola doğru özelleştikleri için bu domaindeki adreslerin oktetleri tersten yazılır.
In-addr.arpa domaini yaratıldıktan sonra işaretçi kayıtları (pointer records) denilen kayıtlar bu domaine eklenir. Örneğin, 195.142.78.98 adresine karşılık gelen bilgisayar ismini bulmak için DNS sunucuya 98.78.142.195.in-addr.arpa kayıtı sorulur.
DNS Hizmetinin Kuruluşu
Anadolu.com.tr gibi bir domain ismine sahip bir işletmenin DNS sunucusunu oluşturmak için izleyeceğimiz basamaklar şunlardır: Öncelikle bu domain için C sınıfı adreslerin kullanıldığını varsayalım. C sınıfı adresimiz 195.194.34.0 olsun. Yani bu domaindeki adresler 195.194.34.1 ile 195.194.34.254 arasında yer alacaktır.
DNS hizmetini yüklemeden önce TCP/IP özelliklerinden DNS sayfasına gidip domain ismini girmemizde yarar vardır. DNS hizmeti de diğer ağ hizmetleri gibi Denetim Masasındaki Ağ uygulamasından yüklenir, ve sistem yeniden başlatılır.
Sistem açılınca Yönetimsel Araçlar menüsüne DNS yöneticisi şeklinde bir şık eklenir, DNS hizmeti buradan düzenlenir.
DNS yöneticisi bölümüne girip DNS menüsünden New Server şıkkından DNS sunucu ekleriz. Sonra bu sunucu altına yetkili olduğumuz bir bölge (zone) yaratırız. Bunun için eklediğimiz sunucu üzerinde iken DNS menüsünden Yeni Bölge(new zone) şıkkını tıklarız. Sunucumuzu birincil yada ikincil olarak tanımlarız. Biz yeni bir kurulum yaptığımız için birincil’i seceriz. Karşımıza Bölge İsmi(Zone Name) ve Bölge Dosyası(zone file) isminin sorulduğu bir kutu gelir. Zone name kısmına anadolu.com.tr yazıp TAB tuşuna bastığımız takdirde bilgisayar otomatik olarak zone file bölümünü anadolu.com.tr.dns olarak yazar. Bu bilgileri girdikten sonra işlem,i tamamlamak için finish tuşuna basarız.
Yeni oluşturduğumuz bölgede kendiliğinden yaratılmış kayıtlar vardır.bu kayıtların isimleri kayıt tipleri ve dataları yazılıdır.kayıt tipi bölümünde NS,SOA, ve A gibi ifadeler görürüz bu ifadeleri açıklamak gerekirse:
NS, bu satırdaki kayıtın isim çözümleyici (name server) bilgisayara ait olduğunu gösterir.
SOA, ise yetki bölgesi başlangıcı(start of authority) anlamına gelir ve DNS kuruluşu ile ilgili bilgiler içerir. Örneğin, kayıt sonunda eğer “administrator” ifadesi varsa bu ifade bölgeden sorumlu kişinin adını içerdiğini gösterir.
A kayıtı ise isim çözümleyici bilgisayarın, yani DNS sunucu bilgisayarın IP adresini verir.
Ters sorgulama yapacaksak bu aşamada ters sorgulama bölgesini (reserve look-up zone) de yaratmalıyız. Bunun için DNS New Zone şıkkını tıklarız. Yaratacağımız bölge yine birincil olmalıdır. Bölgenin ismi 1.107.195.in-addr.arpa şeklinde olacak. Bu ismin ilk kısmı bir IP adresine karşılık geliyor. İkinci kısım olan in-addr.arpa ise her ters sorgulama bölgesinin isminde bulunması gereken bir ifadedir. Girdiğimiz adres C sınıfı bir adres olduğu için de üç oktet kullandık. Böylece sonuncu oktet ne olursa olsun bize 195.107.1 ile başlayan bir adres sorulduğunda bu adrese karşılık gelen sorgulayabilecez.
DNS, 256 karaktere kadar büyüyebilen host isimlerini IP’ye çevirmek için kullanılan bir sistemdir. Host ismi,tümüyle tanımlanmış isim (full qualified name) olarak da bilinir ve hem bilgisayarın ismini hem de bilgisayarın bulunduğu Internet domainini gösterir. Örneğin murat.anadolu.com.tr ismi. Bu isimde “anadolu.com.tr” ifadesi internet domainini, “murat” ifadesi ise bu domaindeki tek bir makineyi belirtir. DNS , verilen bir makina adının IP adresini çözerek makinaların Internet üzerinde host isimleri ile haberleşmelerine olanak tanır.
DNS’in amacı nedir?
DNS, kolay anlaşılabilir ve kullanılabilir makine ve alan isimleri ile makine IP adresleri arasında çift taraflı dönüşümü sağlar. IP adreslerinin gündelik hayatta kullanımı ve hatırlanması pek pratik olmadığı için domain isimlendirme sistemi kullanılır. Ana amacı, ağ uzerinden gelen alan adı veya IPnumarası ile ilgili sorgulamalara yanıt vermektir. Bu amaç için cok yaygın olarak \"Berkeley Internet Name Domain (BIND)\" yazılımı kullanılmaktadır. Siz bir siteye erişmek istediğinizde, DNS sayesinde hangi site nerde , hangi IP hangi bilğisayara ait olduğu belirlenir, ve istediğiniz yere erişirsiniz.
DNS tarihçesi
1984 yılına kadar DNS diye bir şey yoktu. O yıla kadar isim-IP çözümlemesi HOSTS adında bir metin dosyası ile yapılmaktaydı. Internetteki bilgisayarların isimleri ve IP adresleri bu dosyaya elle kaydediliyordu. Internetteki bilgisayarların herbirinde bu dosyanın bir kopyası bulunmaktaydı. Bir bilgisayar bir başka bilgisayara ulaşmak istediğinde bu dosyayı inceliyor,eğer dosyada o bilgisayarın kaydı bulunuyorsa IP adresini alıyor ve iletişime geçiyordu.
Bu sistemin iyi işleyebilmesi için HOSTS dosyası içeriğinin hep güncel kalması gerekiyordu. Bunu sağlamak için de dosyanın aslının saklandığı ABD’deki Stanford Universitesine belli aralıklarla bağlanarak kopyalama yapılıyordu. Ama internetteki bilgisayarların sayısı arttıkça hem bu dosyanın büyüklüğü olağanüstü boyutlara ulaşmaya başladı,hemde internetteki bilgisayarların dosyayı kopyalamak için yaptığı bağlantı Standford’daki bilgisayarları kilitlemeye başladı.
Tek bir HOSTS dosyası kullanmanın başka bir kötülüğü de şuydu: bütün bilgisayarlar aynı düzeyde yer aldığı için bir bilgisayar isminin bütün internette bir eşinin daha bulunmamasını sağlamak gerekiyordu.
Bu sorunlar yüzünden internet yetkili organları 1984 yılında DNS’i ürettiler.DNS hem bilgisayar veri tabanını dağıtık bir yapıya sokuyor,hemde bilgisayarlar arasında hiyerarşik bir yapı kurulmasını sağlıyordu.
DNS’de dağıtık veri tabanı şöyle sağlanıyordu. Bilgisayarlar bulundukları yerlere,ait oldukları kurumlara göre sınıflandırılıyorlardı. Örneğin türkiyedeki bilgisayarların listesini(.tr domaini) türkiye’den sorumlu bir DNS sunucu makine tutuyordu.böylece internet ortamındaki bütün bilgisayarların bilgisinin tek bir yerde tutulması zorunluluğu kalmıyordu.
DNS’in yapısı
DNS sistemi isim sunucuları ve çözümleyicilerinden oluşur. İsim sunucuları olarak düzenlenen bilgisayarlar host isimlerine karşılık gelen IP adresi bilgilerini tutarlar. Çözümleyiciler ise DNS istemcilerdir. DNS istemcilerde, DNS sunucu yada sunucuların adresleri bulunur.
Bir DNS istemci bir bilgisayarın ismine karşılık IP adresini bulmak istediği zaman isim sunucuya başvurur. İsim sunucu, yani DNS sunucu da eğer kendi veritabanında öyle bir isim varsa, bu isme karşılık gelen IP adresini istemciye gönderir. DNS veritabanına kayıtların elle,tek tek girilmesi gerekir.
Internet adresleri ilkönce ülkelere göre ayrılır. Adreslerin sonundaki tr, de , uk gibi ifadeler adresin bulunduğu ülkeyi gösterir. Örneğin tr Türkiyeyi, de Almanyayı, uk İngiltereyi gösterir. ABD adresleri için bir ülke takısı kullanılmaz çünkü DNS ve benzeri uygulamaları yaratan ülke ABD’dir. Internet adresleri ülkelere ayrılıdıktan sonra com, edu, gov gibi daha alt bölümlere ayrılır. Bu ifadeler DNS’de üst düzey (top-level) domainlere karşılık gelir. Üst düzey doainler aşağıdaki gibidir:
Com :Ticari kuruluşları gösterir.
Edu :Eğitim kurumlarını gösterir.
Org :Ticari olmayan, hükümete de bağlı bulunmayan kurumları gösterir.
Net :Internet omurgası işlevini üstlenen ağları gösterir.
Gov :Hükümete bağlı kurumları gösterir.
Mil :Askeri kurumları gösterir.
Num :Telefon numaralarını bulabileceğiniz yerleri gösterir.
Arpa :Ters DNS sorgulaması yapılabilecek yerleri gösterir.
Alan isimleri, agaç yapısı denilen ve belli bir kurala göre dallanan bir yapıda kullanılmaktadır.
Amerika haricinde, internete baglı olan tüm ülkelerdeki adresler, o ülkenin ISO3166 ülkekodu ile bitmektedir. Türkiye\'deki tüm alt alan adresleri, .tr ile bitmektedir. Örneğin;
marine.ulakbim.gov.tr adresinde;
tr Türkiye\'yi,
gov alt alanın devlet kurumu olduğunu, ulakbim bu devlet kurumunu, marine bu kurumda bulunan bir makineyi göstermektedir.
Yetki Bölgesi (Zone of Authority)
Yetki bölgesi DNS sisteminde belli bir adres aralığıdır. Örneğin, yukarıda verdiğimiz örnekte murat.anadolu.com.tr , bir yetki bölgesini gösterir. Her yetki bölgesinden sorumlu bir isim sunucusu, yani DNS sunucusu vardır. DNS sunucu yetkili olduğu bölgedeki bilgisayarların isimlerini IP adreslerini içerir. Aynı zamanda bu bölgeye dair sorgulamalara da yanıt verir. DNS sunucunun yetki bölgesi en az bir tane domain içerir. Bu domain bölgenin kök domaini olarak adlandırılır. Yetki bölgesinde kök domainin altında bir veya birden fazla alt domain içerebilir. Bir DNS sunucu birden fazla bölgeyi yönetebilir.
DNS sunucu çeşitleri
Çalışmalarına göre DNS sunucular üçe ayrılır. Birincil isim sunucu(Primary Name Server): Bölgesiyle ilgili bilgileri kendisinde bulunan bölgeden (zone file) elde eder. Bu dosyaya bilgiler elle tek tek girilir.
İkincil isim sunucu(secondary name server): Bölgesiyle ilgili bilgileri bağlı bulunduğu bir DNS server’dan alır. Yani bilgileri bu sunucuya elle girmek gerekmez.
Yalnızca-Kaşeleyen isim sunucu (caching-Only name server): Kendisinde bölge bilgilerinin tutulduğu bir dosya bulunmaz. Bağlı bulunduğu sunucuya sorarak topladığı bilgileri hem istemcilere ulaştırır, hemde kaşesine koyar.
Birincil DNS Sunucu
Birincil DNS sunucu yetkili olduğu bölge ile ilgili bilgileri kendi üzerinde bulunan bölge dosyasından (zone file) alır demiştik. O bölgede bulunan bilgisayarlara da DNS sunucu adresi olarak Birincil DNS sunucunun adresi verilir. Böylece isim/IP çözümlemesi yapan istemci bilgisayarlar Birincil DNS sunucuya başvururlar, isme karşılık IP adresi bilgisini ondan alırlar.
İkincil DNS Sunucu
Eğer ağımızda çok sayıda bilgisayar varsa bütün bilgisayarların tek bir DNS sunucuya gitmeleri sonucunda isim/IP çözümleme performansımız düşecektir. Bu durumda ikinci bir DNS sunucu kurup bilgileri ona da tek tek elle gireriz ve bilgisayarların yarısında DNS sunucu olarak bu bilgisayarı gösteririz. Ama ağımızda çok bilgisayar olduğu için ikinci DNS sunucuya bilgileri girmek büyük bir yük getirecektir. Üstelik işlerimiz ilk girişle bitmeyecek. Bir de her iki DNS sunucusunun bilgilerinin güncel kalmasını sağlamamız gerekecektir. İkinci DNS sunucuda burda bize kolaylık sağlar.
İkincil DNS sunucunun bilgilerini bağlı bulunduğu DNS sunucusundan alması “bölge bilgisi aktarımı”(zone transfer) olarak adlandırılır. İkincil DNS sunucu hem yük dağıtımı yapmamızı hem de bir arıza durumunda sistemin ayakta kalmasını (isim/IP çözümlemesi yapılabilmesi) sağlar.
Her bölgenin bilgisi ayrı dosyalarda saklanır. Bu yüzden birincil, ikincil gibi gibi ayrımlar bölge temelinde yapılır. Yani bir DNS sunucu bir bölge için birincil DNS sunucu iken, başka bir bölge için ikincil DNS sunucu olabilir.
Yalnızca-Kaşeleyen DNS sunucu
İkincil DNS sunucu tek bir lokasyonda, hızlı bir ağ üzerinden birbirine bağlanmış çok sayıda bilgisayarın bulunduğu kurumlar için oldukça iyi bir çözümdür. Fakat kurumda çok sayıda bilgisayar bulunuyorsa birincil ile ikincil DNS sunucular arasındaki bölge bilgileri aktarımı büyük bir trafik üretecektir. Bunun çözümü için yalnızca-kaşeleyen DNS sunucu kurulmalıdır.yalnızca-kaşeleyen sunucuya bilgiler elle girilmez. İkinci lokasyondaki bilgisayarlara DNS sunucu olarak kendi lokasyonlarındaki yalnızca-kaşeleyen sunucunun adersi verilir.yalnıca-kaşeleyen DNS sunucuda birinci lokasyondaki birincil ya da ikincil DNS sunucunun adresi vardır.
Bir bilgisayar isim/IP çözümlemesi yapacağı zaman bu yalnızca-kaşeleyen DNS sunucuya gider. Yalnızca-kaşeleyen DNS sunucuda bir bilgi yoktur bu yuzden yalnızca-kaşeleyen DNS sunucu iki lokasyon arasındaki hatta çıkar, bağlı bulunduğu DNS sunucuya gider, sorgulamasını yapar, aldığı yanıtı da soru soran kendi lokasyonundaki bilgisayara iletir ve elde ettiği bilgiyi bir DNS kaşesinde saklar. Eğer aynı bilgiye belli bir zaman diliminde ikinci bir bilgisayar daha erişmek isterse artık aradaki hatta çıkmadan elimizdeki bilgiyi kullanırız.
DNS dosyaları
DNS için gerekli olan dosya türleri şunlardır:
1-named.boot: Bu dosya, DNS çalışmaya başladığında program tarafından okunan ilk dosyadır.
2-named.local: Bu dosya, \"loopback\" denilen ve makinenin kendisini gösteren adresin çözümlenmesi icin kullanılan bir dosyadır.
3. named.ca: En üst seviyede bulunan ve \"root server (.)\" denilen makinelerin adreslerini içerir.
4. named.hosts: Bu dosya, DNS çalıştıran bir alt alanda bulunan makinelerin adreslerinin yazıldığı yani sorumlu olduğunuz alanınızda çalısan tüm bilgisayarların adreslerinin tutuldugu dosyadır.
5. named.reverse: Bu dosya, yukarıda açıkladığımız named.hosts dosyasının içerdiği IP adreslerini makinelerin isimlerine çevirmek için kullanılır ve yapı olarak named.local dosyasına benzer.
DNS\'te kullanılan kaynak kodlar ve anlamları
Standart DNS kaynak kodlarının yazım formatı şu şekildedir:
; [isim] [ttl] [sınıf] [kod] [diger uygun tür - adres,açıklama vs.]
[isim/name] : Sorumlu olunan alt alan ismini belirtir.
[ttl] : (Time To Live). Saniye olarak bellekte (cache) tutulacak olan bilginin süresi.
[sinif/class] : Kaydın sınıfını belirler. Diğer sınıflar olmasına rağmen DNS\'te genelde IN kullanılır.
[kod] : Kaynak kodunun ne oldugunu gösterir. A,NS,MX,vs...
A – Address : Belli bir makinenin internet adresini bildirmek ve makine ismini IP adresine eslemek icin kullanılır.
CNAME - Canonical Name : Esas makine ismine ek olarak başka bir isim daha tanımlamak için kullanılır.
HINFO - Host Information : Bilgisayarın donanım ve işletim sistemi bilgilerini yazmak için kullanılır
MX - Mail Exchanger : Belli bir alan adına gelen e-postaların hangi makineye dağıtılacağını gösterir
NS - Name Server: Internet üzerindeki belli bir alandan sorumlu olan bilgisayarın adresini belirtir
PTR – Pointer : Bilgisayar IP adresini bilgisayar ismine eşlemek için kullanılır.
SOA - Start of Authority : SOA tanımı, internet üzerindeki bir alanın başlangıcını ve bu alandan sorumlu olunduğunu belirlemek için kullanılır.
TXT - Text Data : Açıklayıcı bilgi vermek amacıyla kullanılır
WKS - Well Known Services : Bilgisayar tarafindan sunulan servisler hakkında bilgi verme amacıyla kullanılır
DNS dosyaları içinde kullanılan anahtar sözcükler
Directory: Belirtilen dosyaların bulunacağı dizin burada verilir.
Cache: Cache dosyasını belirtir.
Primary: Ana sunucunun (Primary Name Server) adı burada verilir. Alana ait temel bilgiler burada bulunur ve program ilk olarak aramaya bu sunucudan başlar.
Forwarders: Ana sunucuda makine bulunamazsa burada belirtilen sunucuda aramaya başlanır
Serial: Burada seri numarası bulunur ve bu numaranın dosyada yapılan her değişiklikten sonra bir artırılması gerekir.
Refresh: Burada, ayarlama yapılan dosyaların ne kadar sürede bir kendini yenilediği belirtilir.
Retry: Burada ne kadar sürede bir aramanın yeniden deneneceği belirtilir.
Expire: Ne kadar süre sonra aramanın sonlandırılacağı belirtilir.
Ttl (Time-To-Live): Belirtilen süre kadar cache tutulabileceğini belirtir. Burada süre verilmemişse SOA\'daki değer kullanılır.
Name : Makine adı belirtilir.
Data : IP numarası belirtilir.
Bir name server’ın görevi
*İsim/IP çözümlemesi yapmak
*Yaptığı sorgulamaların sonuçlarını belli bir süre saklamak
*Kendi domaini için isim/IP bilgilerini sunmak
DNS sorgulaması
Bilgisayar herhangi bir adres sorgusu yapmak istediğinde bu sorgusunu Lokal DNS’e gönderir(1). Lokal DNS ise bu adresi bularak isteğe cevap verir(2). Eğer Lokal DNS üzerinde bu bilgi yoksa sorgulama işleri aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi ilerler.
Bilgisayar sorgusunu Lokal DNS’e gönderir(1). Lokal DNS bu isteği alır. Kendi verilerinde bu isteğin karşılığı bulunmadığı için kendisinin bir üst seviyesindeki yetkili root DNS makinasına bu isteği iletir(2). Root DNS aranılan adresten sorumlu olan sunucunun adresini yani uzaktaki DNS’in adresini Lokal DNS’e iletir(3). Lokal DNS aldığı bu adrese istenen sorguyu gönderir(4). Uzaktaki DNS istenen veriyi Lokal DNS’e gönderir(5). Lokal DNS ise aldığı veriyi sorgulama işleminin yapan ilk bilgisayara verir(6). Aynı isteklerin bir yerde toplanması(cache) sorgulama işleminin hızını arttırır. Lokal sunucu aynı adrese bağlanmak isteyen başka bir bilgisayar için (2) ve (3).cü adımları atlayarak işlemi daha hızlı gerçekleştirir.
Ters DNS Sorgulaması
DNS sunucusu herzaman isim/IP çözümlemesi yapmaz. Eğer uygun bir şekilde kurulursaIP/isim çözümlemesi de yapabilir. Yani bir DNS sunucuya IP adresi verip, karşılığında isim de alabiliriz. Buna ters sorgulama (inverse query) denilir. Ters sorgulamayı kolaylaştırmak için in-addr.arpa adında özel bir domain yaratılır. Bu domainde de isim/IP eşlemeleri bulunur ama IP adresleri soldan sağa doğru, isimler ise sağdan sola doğru özelleştikleri için bu domaindeki adreslerin oktetleri tersten yazılır.
In-addr.arpa domaini yaratıldıktan sonra işaretçi kayıtları (pointer records) denilen kayıtlar bu domaine eklenir. Örneğin, 195.142.78.98 adresine karşılık gelen bilgisayar ismini bulmak için DNS sunucuya 98.78.142.195.in-addr.arpa kayıtı sorulur.
DNS Hizmetinin Kuruluşu
Anadolu.com.tr gibi bir domain ismine sahip bir işletmenin DNS sunucusunu oluşturmak için izleyeceğimiz basamaklar şunlardır: Öncelikle bu domain için C sınıfı adreslerin kullanıldığını varsayalım. C sınıfı adresimiz 195.194.34.0 olsun. Yani bu domaindeki adresler 195.194.34.1 ile 195.194.34.254 arasında yer alacaktır.
DNS hizmetini yüklemeden önce TCP/IP özelliklerinden DNS sayfasına gidip domain ismini girmemizde yarar vardır. DNS hizmeti de diğer ağ hizmetleri gibi Denetim Masasındaki Ağ uygulamasından yüklenir, ve sistem yeniden başlatılır.
Sistem açılınca Yönetimsel Araçlar menüsüne DNS yöneticisi şeklinde bir şık eklenir, DNS hizmeti buradan düzenlenir.
DNS yöneticisi bölümüne girip DNS menüsünden New Server şıkkından DNS sunucu ekleriz. Sonra bu sunucu altına yetkili olduğumuz bir bölge (zone) yaratırız. Bunun için eklediğimiz sunucu üzerinde iken DNS menüsünden Yeni Bölge(new zone) şıkkını tıklarız. Sunucumuzu birincil yada ikincil olarak tanımlarız. Biz yeni bir kurulum yaptığımız için birincil’i seceriz. Karşımıza Bölge İsmi(Zone Name) ve Bölge Dosyası(zone file) isminin sorulduğu bir kutu gelir. Zone name kısmına anadolu.com.tr yazıp TAB tuşuna bastığımız takdirde bilgisayar otomatik olarak zone file bölümünü anadolu.com.tr.dns olarak yazar. Bu bilgileri girdikten sonra işlem,i tamamlamak için finish tuşuna basarız.
Yeni oluşturduğumuz bölgede kendiliğinden yaratılmış kayıtlar vardır.bu kayıtların isimleri kayıt tipleri ve dataları yazılıdır.kayıt tipi bölümünde NS,SOA, ve A gibi ifadeler görürüz bu ifadeleri açıklamak gerekirse:
NS, bu satırdaki kayıtın isim çözümleyici (name server) bilgisayara ait olduğunu gösterir.
SOA, ise yetki bölgesi başlangıcı(start of authority) anlamına gelir ve DNS kuruluşu ile ilgili bilgiler içerir. Örneğin, kayıt sonunda eğer “administrator” ifadesi varsa bu ifade bölgeden sorumlu kişinin adını içerdiğini gösterir.
A kayıtı ise isim çözümleyici bilgisayarın, yani DNS sunucu bilgisayarın IP adresini verir.
Ters sorgulama yapacaksak bu aşamada ters sorgulama bölgesini (reserve look-up zone) de yaratmalıyız. Bunun için DNS New Zone şıkkını tıklarız. Yaratacağımız bölge yine birincil olmalıdır. Bölgenin ismi 1.107.195.in-addr.arpa şeklinde olacak. Bu ismin ilk kısmı bir IP adresine karşılık geliyor. İkinci kısım olan in-addr.arpa ise her ters sorgulama bölgesinin isminde bulunması gereken bir ifadedir. Girdiğimiz adres C sınıfı bir adres olduğu için de üç oktet kullandık. Böylece sonuncu oktet ne olursa olsun bize 195.107.1 ile başlayan bir adres sorulduğunda bu adrese karşılık gelen sorgulayabilecez.
Ablütofobi Nedir?
Ablütofobi,kısa tanımı ile yıkanmaktan korkmaktır.
Kişilerin suyla temas halinde olmaktan korkmalarına Ablütofobi denir.
Panik Bozukluğu ve Agorafobi Nedir?
Panik ataklar esnasında çıldırma,ölüm kişinin kendini kaybetme korkusu vardır.
Anksiyetenin psişik belirtileri denilen bu belirtilerin yanında, baş dönmesi, bayılacakmış gibi olma, boğuluyormuş hissi, nefes darlığı ya da soluğun kesilmesi, çarpıntı, göğüste sıkıntı ya da ağrı, bulantı ya da karın ağrısı, terleme, titreme uyuşma ve karıncalanma gibi fiziksel belirtilerin bir kısmı da panik atağa eşlik eder.
Ölümün kalp ya da solunum yetmezliğinden olacağına inanan hastalar, çarpıntı ve göğüs ağrısı gibi anksiyetenin fiziksel belirtilerini yaklaşan ölümün delilleri olarak algılarlar. Hasta telaşlı ve şaşkın bir halde bulunduğu ortamdan kurtulmak ve yardım sağlamak için aşırı bir gayret gösterir. Panik atak sırasında, hiperventilasyonun oluşturduğu alkaloza bağlı belirtiler gelişebilir ve %20 olguda senkobal bayılmalar görülebilir. Ataklar esnasında hastalar konsantrasyon, hatırlama ve konuşma güçlüğü çekerler.
Fobik, obsessif-kompulsif, depresif bozuklukta, posttravmatik stres bozukluğunda, madde kullanımı ya da yoksunluğunda ve miyokard enfarktüsü gibi çeşitli tıbbi hastalıklarda da panik ataklar ortaya çıkabilmektedir. Bu hastalıklarda ortaya çıkan panik ataklarda korku duyulan bir nesne ile karşılaşma, aşırı kirli bir madde ile temas etme gibi panik oluşturan bir neden vardır. Bir neden olmadan ve beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan tekrarlayıcı panik atakları panik bozukluğun tipik özelliğidir. Panik bozukluğundaki ataklarda da aşırı fizik uğraşı, cinsel ilişki, ani ve aşırı ışığa maruz kalma gibi heyecan oluşturan durumlar ile olağandışı yeme, uyku, kafein, nikotin ve çeşitli madde kullanımı gibi faktörlerin panik atakları tetiklemesi mümkün olabilmekle birlikte, panik bozukluğu tanısı için en azından ilk ataklarda bu tür bir etkenin bulunmaması gerekmektedir.
Fobik, obsessif-kompulsif, depresif bozuklukta, posttravmatik stres bozukluğunda, madde kullanımı ya da yoksunluğunda ve miyokard enfarktüsü gibi çeşitli tıbbi hastalıklarda da panik ataklar ortaya çıkabilmektedir. Bu hastalıklarda ortaya çıkan panik ataklarda korku duyulan bir nesne ile karşılaşma, aşırı kirli bir madde ile temas etme gibi panik oluşturan bir neden vardır. Bir neden olmadan ve beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan tekrarlayıcı panik atakları panik bozukluğun tipik özelliğidir. Panik bozukluğundaki ataklarda da aşırı fizik uğraşı, cinsel ilişki, ani ve aşırı ışığa maruz kalma gibi heyecan oluşturan durumlar ile olağandışı yeme, uyku, kafein, nikotin ve çeşitli madde kullanımı gibi faktörlerin panik atakları tetiklemesi mümkün olabilmekle birlikte, panik bozukluğu tanısı için en azından ilk ataklarda bu tür bir etkenin bulunmaması gerekmektedir.
Panik bozukluktaki ataklar günde birkaç ile yılda birkaç arasında değişkenlik gösteren sıklıkta olabilir. Panik atak genellikle 10 dakika içinde hızla en şiddetli düzeye ulaşır, 20-30 dakikada yavaş yavaş, bazen de aniden kendiliğinden düzelir. Atakların 1-1.5 saat kadar devam etmesi enderdir. Panik bozukluğu tanısı koyabilmek için panik atak ya da atakları izleyen, yeni atak olur endişesi, atak sonucu ölüm, çıldırma gibi korkular ya da atak gelmesin diye yaşam tarzındaki değişiklerin yapıldığı en az bir ay süren bir dönemin olması gerekmektedir.
Panik atak gelince kaçmanın ve yardım sağlamanın zor olacağı yerlerde bulunmaktan korkmaya agorafobi denir. Agorafobik hastalar panik gelince doktora ulaşamam korkusu ile sinema, tren ve uçak yolculuğu, kırlarda, kalabalık cadde ve dükkanlarda dolaşma, asansör, tünel gibi yerlerde bulunma şeklindeki etkinliklerden kaçınırlar ya da zorunlu hallerde çok sıkıntı çekerek bu durumlara katlanırlar. Ağır olgular hiç evden çıkmayabilirler.
Panik atak gelince kaçmanın ve yardım sağlamanın zor olacağı yerlerde bulunmaktan korkmaya agorafobi denir. Agorafobik hastalar panik gelince doktora ulaşamam korkusu ile sinema, tren ve uçak yolculuğu, kırlarda, kalabalık cadde ve dükkanlarda dolaşma, asansör, tünel gibi yerlerde bulunma şeklindeki etkinliklerden kaçınırlar ya da zorunlu hallerde çok sıkıntı çekerek bu durumlara katlanırlar. Ağır olgular hiç evden çıkmayabilirler.
Agorafobinin bulunduğu panik bozukluğuna ”Agorafobi ile Birlikte Panik Bozukluğu”, bulunmadığı durumlara ise ”Agorafobi Olmadan Panik Bozukluğu” adı verilmektedir. Hiç panik atak geçirilmemiş olmasına karşın agorafobi bulunması ise ”Panik Bozukluğu Olmadan Agorafobi” olarak nitelendirilir. Bazı araştırıcılar panik bozukluğunda, agorafobinin panik ataklara mutlaka eşlik ettiğini ileri sürmekle birlikte, bugün kabul edilen agorafobi olmadan da panik atakların bulunabileceğidir. Agorafobi genellikle panik atakların başladığı ilk yıl içinde ortaya çıkmaktadır.
Epidemiyoloji
Panik bozukluğu için yaşam boyu hastalanma riskinin % 1.5-3, bir yıllık prevalansın ise % 1-2 civarında olduğu düşünülmektedir. Panik bozukluk kriterlerini karşılayacak derecede olmayan panik atak prevelansı daha yüksektir (% 3-4). Panik bozukluğu olgularının en az ¾’ünde agorafobi tabloya eşlik etmektedir. Kadınlarda hastalığa yakalanma riski erkeklere oranla 2-3 kez daha yüksektir. Son zamanlarda bir ayrılık ya da boşanma yaşamış olma panik bozukluk riskini artırmaktadır. Her yaşta görülebilirse de, hastalığın başlangıcı genellikle adölesan dönemin sonu ile genç erişkinlik döneminin başlangıcı olan 20’li yaşlara denk gelmektedir.
Agorafobinin yaşam boyu görülme riski ile ilgili veriler % 0.6 ile % 6 arasında değişmekle birlikte, son araştırmalar panik öyküsü olmadan agorafobik bozukluğun panik bozukluğu olgularının yaklaşık yarısı düzeyinde bulunduğunu göstermektedir. .
Panik bozukluğu için yaşam boyu hastalanma riskinin % 1.5-3, bir yıllık prevalansın ise % 1-2 civarında olduğu düşünülmektedir. Panik bozukluk kriterlerini karşılayacak derecede olmayan panik atak prevelansı daha yüksektir (% 3-4). Panik bozukluğu olgularının en az ¾’ünde agorafobi tabloya eşlik etmektedir. Kadınlarda hastalığa yakalanma riski erkeklere oranla 2-3 kez daha yüksektir. Son zamanlarda bir ayrılık ya da boşanma yaşamış olma panik bozukluk riskini artırmaktadır. Her yaşta görülebilirse de, hastalığın başlangıcı genellikle adölesan dönemin sonu ile genç erişkinlik döneminin başlangıcı olan 20’li yaşlara denk gelmektedir.
Agorafobinin yaşam boyu görülme riski ile ilgili veriler % 0.6 ile % 6 arasında değişmekle birlikte, son araştırmalar panik öyküsü olmadan agorafobik bozukluğun panik bozukluğu olgularının yaklaşık yarısı düzeyinde bulunduğunu göstermektedir. .
Seyir
Genellikle adölösan dönemin sonu ile genç erişkinlikte başlayan panik bozukluğu, özellikle psikososyal faktörlerin etkisiyle tekrarlama eğilimi gösteren kronik bir hastalıktır. Erken tanı konur ve iyi tedavi edilirse, tedavi şansı artmaktadır. Hastalar % 30-40 oranında tamamen, % 50 oranında kısmen iyileşmekte, % 10-20 hasta tedaviden yararlanmamaktadır. 5-10 yıllık olgularda bile uygun tedavilerle aynı tedavi şansına ulaşabilmek mümkün olabilmektedir.
Genellikle adölösan dönemin sonu ile genç erişkinlikte başlayan panik bozukluğu, özellikle psikososyal faktörlerin etkisiyle tekrarlama eğilimi gösteren kronik bir hastalıktır. Erken tanı konur ve iyi tedavi edilirse, tedavi şansı artmaktadır. Hastalar % 30-40 oranında tamamen, % 50 oranında kısmen iyileşmekte, % 10-20 hasta tedaviden yararlanmamaktadır. 5-10 yıllık olgularda bile uygun tedavilerle aynı tedavi şansına ulaşabilmek mümkün olabilmektedir.
Ayırıcı Tanı
Anemi, anjina, hipertansiyon, kalp yetmezliği, myokard enfarktüsü, paradoksal atrial taşikardi, astım, pulmoner emboli, serebrovaskuler bozukluklar, menier hastalığı, migren, epilepsi, transient iskemik ataklar, diabet, hipertiroidizm, hipoglisemi, hipoparatiroidizm, feokromositoma, premenstrual sendrom, amfetamine, antikolinerjik, kokain, nikotin, teofilin gibi ilaç ve madde entoksikasyonları, alkol, antihipertansif, benzodiazepin gibi ilaçların yoksunlukları ya da anaflaksi, B12 yetersizliği, elektrolit düzensizliği, üremi gibi durumlar panik atakla karekterize bir klinik görünüm sergileyebilirler. Panik atakla başvuran hastada ilk yapılacak işlem, panik atağın gelişmesine neden olması muhtemel tıbbi hastalıkların ayırıcı tanısının yapılmasıdır. Ayrıntılı bir anamnez alınmalı ve dikkatli bir fizik muayene mutlaka gerçekleştirilmelidir. Şüpheli durumlarda kan sayımı, glisemi, karaciğer ve böbrek foksiyon testleri, EKG gibi tetkikler yaptırılmalıdır. Baş dönmesi, idrar kontrol bozukluğu, bilinç oynamaları gibi atipik belirtiler gözlendiğinde ve 45 yaşın üzerindeki olgularda organik araştırmalar derinleştirilmelidir.
Panik bozukluğu olanlarda depresyon (% 50-65), yaygın anksiyete bozukluğu (% 25), sosyal fobi (% 15-30), özgül fobi (% 10-20), obsesif-kompulsif bozukluk (% 10-20), alkol ve madde kullanımı gibi diğer ruhsal bozuklukların ve öz kıyımın bulunma riski yüksektir.
Simulasyon, yapay bozukluk, hipokondriazis, depersonalizasyon bozukluğu, sosyal ve özgül fobi, posttravmatik stres bozukluğu, depresif bozukluk ve şizofreni gibi ruhsal hastalıklarda da panik ataklar görülebilmektedir. Panik bozukluğundaki atakların nedensiz ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkması ve diğer hastalıklara özgü bulguların olmayışı panik bozukluğunu diğer ruhsal hastalıklardan ayırmaktaki en önemli noktadır.
Anemi, anjina, hipertansiyon, kalp yetmezliği, myokard enfarktüsü, paradoksal atrial taşikardi, astım, pulmoner emboli, serebrovaskuler bozukluklar, menier hastalığı, migren, epilepsi, transient iskemik ataklar, diabet, hipertiroidizm, hipoglisemi, hipoparatiroidizm, feokromositoma, premenstrual sendrom, amfetamine, antikolinerjik, kokain, nikotin, teofilin gibi ilaç ve madde entoksikasyonları, alkol, antihipertansif, benzodiazepin gibi ilaçların yoksunlukları ya da anaflaksi, B12 yetersizliği, elektrolit düzensizliği, üremi gibi durumlar panik atakla karekterize bir klinik görünüm sergileyebilirler. Panik atakla başvuran hastada ilk yapılacak işlem, panik atağın gelişmesine neden olması muhtemel tıbbi hastalıkların ayırıcı tanısının yapılmasıdır. Ayrıntılı bir anamnez alınmalı ve dikkatli bir fizik muayene mutlaka gerçekleştirilmelidir. Şüpheli durumlarda kan sayımı, glisemi, karaciğer ve böbrek foksiyon testleri, EKG gibi tetkikler yaptırılmalıdır. Baş dönmesi, idrar kontrol bozukluğu, bilinç oynamaları gibi atipik belirtiler gözlendiğinde ve 45 yaşın üzerindeki olgularda organik araştırmalar derinleştirilmelidir.
Panik bozukluğu olanlarda depresyon (% 50-65), yaygın anksiyete bozukluğu (% 25), sosyal fobi (% 15-30), özgül fobi (% 10-20), obsesif-kompulsif bozukluk (% 10-20), alkol ve madde kullanımı gibi diğer ruhsal bozuklukların ve öz kıyımın bulunma riski yüksektir.
Simulasyon, yapay bozukluk, hipokondriazis, depersonalizasyon bozukluğu, sosyal ve özgül fobi, posttravmatik stres bozukluğu, depresif bozukluk ve şizofreni gibi ruhsal hastalıklarda da panik ataklar görülebilmektedir. Panik bozukluğundaki atakların nedensiz ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkması ve diğer hastalıklara özgü bulguların olmayışı panik bozukluğunu diğer ruhsal hastalıklardan ayırmaktaki en önemli noktadır.
Tedavi
Tedavide farmakolojik ve bilişsel-davranışçı yaklaşımlara başvurulur. Trisiklik antidepresanlardan klomipramin, imipramin, amitriptilin (150-300 mg./gün), MAO inhibitörleri, SSRI grubu antidepresanlardan fluoxetine (20-80 mg./gün), sertraline (50-200 mg./gün), paroxetine, fluvoxamine (100-300 mg./gün), benzodiazepinlerden alprazolam (2-8 mg./gün), clonazepam (1-10 mg./gün), lorazepam kullanılabilir. Antidepresan tedavinin etkinliğinin doğru olarak değerlendirilebilmesi için, yavaş yavaş artırılarak klinik olarak etkin olduğu düşünülen doza çıkıldıktan sonra, tedavinin en az 8-12 hafta devam etmesi gerekmektedir. Bazı klinisyenler etkinin çabuk görülmesi için tedavinin başlangıcında benzodiazepin kullanırlar, daha sonra tedaviye antidepresanlarla devam ederler. Uygun dozlarla, yeterli süre tedaviye rağmen iyileşmeyen olgularda başka gruptan bir ilaca geçilmesi ya da tedavide trisiklik+SSRI, trisiklik ya da SSRI+lityum, trisiklik ya da SSRI+karbamazepin gibi kombine tedaviler düşünülmelidir. Yarar gören olgularda tedavi en az 8-12 ay devam etmelidir. İlaçlar kesilince belirtilerin tekrarlama riski % 30-90 arasında değişkenlik göstermektedir.
Hastanın somatik belirtiler hakkındaki yanlış yorumlarının ve panik atakların süresi ve sonuçları ile ilgili yanlış fikirlerinin düzeltilmesine yönelik bilişsel, panik atak esnasında uygulanabilecek gevşeme ve nefes alma eksersizlerini öğreten, ayrıca korkulan durumlarla hastayı yüzleştirerek desensitize etmeyi amaçlayan davranışcı yaklaşımlar da en az psikofarmakoloji kadar etkilidir. İdeal olan psikofarmakoloji ile bilişsel-davranışcı tedavilerinin birlikte uygulanmasıdır.
Tedavide farmakolojik ve bilişsel-davranışçı yaklaşımlara başvurulur. Trisiklik antidepresanlardan klomipramin, imipramin, amitriptilin (150-300 mg./gün), MAO inhibitörleri, SSRI grubu antidepresanlardan fluoxetine (20-80 mg./gün), sertraline (50-200 mg./gün), paroxetine, fluvoxamine (100-300 mg./gün), benzodiazepinlerden alprazolam (2-8 mg./gün), clonazepam (1-10 mg./gün), lorazepam kullanılabilir. Antidepresan tedavinin etkinliğinin doğru olarak değerlendirilebilmesi için, yavaş yavaş artırılarak klinik olarak etkin olduğu düşünülen doza çıkıldıktan sonra, tedavinin en az 8-12 hafta devam etmesi gerekmektedir. Bazı klinisyenler etkinin çabuk görülmesi için tedavinin başlangıcında benzodiazepin kullanırlar, daha sonra tedaviye antidepresanlarla devam ederler. Uygun dozlarla, yeterli süre tedaviye rağmen iyileşmeyen olgularda başka gruptan bir ilaca geçilmesi ya da tedavide trisiklik+SSRI, trisiklik ya da SSRI+lityum, trisiklik ya da SSRI+karbamazepin gibi kombine tedaviler düşünülmelidir. Yarar gören olgularda tedavi en az 8-12 ay devam etmelidir. İlaçlar kesilince belirtilerin tekrarlama riski % 30-90 arasında değişkenlik göstermektedir.
Hastanın somatik belirtiler hakkındaki yanlış yorumlarının ve panik atakların süresi ve sonuçları ile ilgili yanlış fikirlerinin düzeltilmesine yönelik bilişsel, panik atak esnasında uygulanabilecek gevşeme ve nefes alma eksersizlerini öğreten, ayrıca korkulan durumlarla hastayı yüzleştirerek desensitize etmeyi amaçlayan davranışcı yaklaşımlar da en az psikofarmakoloji kadar etkilidir. İdeal olan psikofarmakoloji ile bilişsel-davranışcı tedavilerinin birlikte uygulanmasıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)